'Artık özgür bir ruha sahibim.'
Ebru Akel, güzelliği, zekası ve kültürüyle her zaman farkını ortaya koymuş bir isim. 'Küçük Sırlar dizisinde kendinden yaşça küçük bir gence aşık olan Biricik karakteriyle karşımıza çıkan Akel, konuyla ilgili "Ebruya bu işler uzak" dedi ve ekledi: "Kalbim boş!"
Ebru Akel'le gün batımında, muhteşem bir İstanbul manzarası eşliğinde Bebek Divan'da buluştuk. Her zamanki gibi yine çok şık ve zarifti. Sohbeti lezzetliydi. Anlatırken kimi zaman yüzü kahkahalarla aydınlandı, kimi zaman da ela gözleri buğulandı. Maziden günümüze doğru bir yolculuğa çıktık kendisiyle. Yolculuğun sonunda beni muhteşem bir tablo karşıladı!
Şu an fonda 'welcome to the hotel california' çalıyor. bu şarkı sizi nerelere götürdü?
Ebru Akel: Genç kızlığa geçiş çağlanma götürdü. 801er 901ar, ablalanmm ilk diskoya gittiği ve evde dinlemeye başladığı müzikler. Benim de "Bu kızlar nasıl topuklu giyiyor?" diye tabir ettiğim zamanlara gittim.
Peki 90'lar sizin için nasıl geçti?
E.A: Konservaruvar yıllarımdı. Dolayısıyla hep çok çalışarak geçti. Cumartesi günleri bile okula gittiğim, çok sert ve disiplinli günlerdi. Hep kendimi kollamak ve korumak zorundaydım. Koluma, bacağıma, uyku düzenime hep dikkat ediyordum. Sporcu gibi yaşadım ama sevdiğim şeyi yaptığım için çok mutluydum.
Tekstilci bir babanın kızısınız. Çocukken, o sektörle ilgili bir şeyler yapmayı hiç istemediniz mi?
E.A: Aslında yatkınlığım var ve aşinayım. Belki bir gün ablalanmla beraber yaparım. Giydiğim kıyafetler beğeniliyor. Deniz Ablam (Akel) çok zevklidir. Şeniz Ablam ise çok mantıklıdır. Üç kızdan enteresan bir şeyler çıkabilir. Bunu, Tuana Büyükçınarla biraz yapıyorum. Hayal ettiğim eteği tarif ediyorum, Tuana onu 'By Ebru Akel' diye çıkarıyor, çok satılıyor ve beğeniliyor.
Peki anneniz... O hayatınızı nasıl etkiledi?
E.A: Annem siyasetçi. Ankara'ya gider gelir, parti ile ilgili çalışmalar yapar, çok aktiftir. Küçükken, akşamları annemle terzisine provaya gitmekten çok keyif alırdım. O kumaşı ben de sabunla çizmek ister, masanın üzerinde çalışmak için heyecan duyardım.
Modaya ilgi o günlerde başlamış. Bugünkü şıklığınızın temelleri o zamanlar atılmış...
E.A: Aslında ben hep balerin olmak istedim. TRT 2'de pazar konserlerini sunan Hikmet Şimşek'e hayrandım. Konserin sonrasında opera veya bale sahnelenirdi. Hep o balerinlerden biri olmak istiyordum. Ablam da bale yapıyordu, ondan da etkilenmiş olabilirim.
'ZANGOÇUM DENİZ AKEL'Dİ'
O zamanlar hiç aynanın karşısına geçip şarkı söylemez miydiniz?
E.A: Söylerdim tabii. Her doğum günümde şarkılı ve danslı şov hazırlıyordum. Bazen Ajda Pekkan, bazen Nilüfer oluyordum. Hayal dünyam çok genişti. Ama sesim hiçbir zaman çok güzel değildir. Fakat içimde hep bir sahne dürtüsü vardı.
Baleyi çok sevmenize rağmen, geçirdiğiniz bir sakatlık sonucu balerinlik hayatınız? Bu anlamda şansa ve kadere inanıyor musunuz?
E.A: Aslında sakatlıktan önce hayatım değişmeye başlamıştı. Üniversite birinci sınıfın yazında bir klipte oynayınca, hayatıma televizyon ve oyunculuk girdi. Kafada ister istemez bir alternatif yaratıyorsunuz. O kadar emek verdiğin bir şeyden, yine kendinden ötürü kopmak zorunda kalıyorsun, bu çok ciddi bir travma. Allah'ın adaletine de inanıyorum; şans da var, kader de, kısmet de var, kısmetsizlik de...
izmir'de oturuyordunuz. Televizyonun ve oyunculuğun merkezi ise İstanbul'daydı. Ne yaptınız?
E.A: Babam, hiçbir kızını şehir dışına gönderme taraftan değildi. Deniz, Mimar Sinan'ı kazandığı için, diğer ablam da evlendiği için evden gitti. Benim ablamın yanına istanbul'a gitmem, bizim için çok büyük bir karardı.
İstanbul'a gidince, babanızla aranızda bir dargınlık oldu mu?
E.A: Asla. Zaten rızaları olmasaydı oturur düşünürdüm ama aile meclisi onayladı. Bizim ailemiz birbirine çok yakındır. Ben onlara hiçbir zaman yalan söylemedim.
İstanbul koskocaman bir şehir, ilk günlerde neler yaşadınız?
E.A: Zangoçum Deniz'di (Akel). O zamanlar benim kendime ait bir cep telefonum yoktu. Deniz kendininkini bana veriyordu, neredeysem, evden onu arayıp haber veriyordum. Uzun yıllar bu takip böyle devam etti. "Artık büyüdüm, kendi evime geçebilirim" kısmı çok uzun sürdü.
Ayrı eve çıkma isteğinizi söylediğinizde, nasıl bir yanıt aldınız?
E.A: Çıkamadım ki, daha büyük bir eve geçtik. Ablam aşağıda, ben yukarıda yaşıyordum. Ama yine aynı evdeydik. Sana şöyle söyleyeyim; son üç senedir yalnız yaşıyorum. Ben aile ortamını, sıcaklığını severim. Ayrı eve geçme kararımı, daha olgunlaştığım bir dönemde almıştım.
Maddi sıkıntı çektiniz mi?
E.A: 17 yaşımdan beri kendi paramı kazanıyorum. Okul bittikten sonra yazları da çalışmaya başlamıştım. Arabam yoktu ama zamanla kendi arabamı alacak duruma geldim. Zaten çok savurgan değilimdir.
İlk kazancınızla ne yapmıştınız?
E.A: Bana bir zarf içinde verilmişti. Amerika'dan kıyafetler getiren bir arkadaşım vardı, ona gidip canım ne istediyse almıştım. O zamanlar, hayat daha ucuzdu. 50 bin lirayı harca harca bitiremiyordum.
'NİŞANLANANA KADAR SAÇ BOYANMAYACAK'
Bu arada anneniz yanınıza geliyor muydu? İlişkiniz nasıldı?
E.A: Anneyle olan ilişki, hayatla olan birçok şeyi belirliyor. Annem bana güvenini çok göstermiştir. Ama 'kızsal' konularda "Sakın kaşını aldırma", "Saçını nişanlanana kadar boyatmak yok" gibi kuralları vardı. Bunlar beni her zaman doğal olmaya itti. Saçımın rengini değiştirsem bile, eski rengime geri dönerim, çünkü en çok onu severim. Şimdiki genç kızlarda ne saçlar, ne estetikler var. Halbuki ne gerek var. Aynaya baktığında tam ne gördüğünü algılayamadan, fiziksel özellikleriyle oynaması, bence insanın kişilik gelişimini de etkiliyor, buna çok karşıyım.
30'lu yaşlar, hayatınızda neleri değiştirdi?
E.A: En büyük farkı söylüyorum sana; Türk kahvesi içmeye başladım. Kendi kendime fal bile bakıyorum.
Çıkıyor mu?
E.A: Bilmiyorum. Bakmasını bilmediğim için o şekilleri kendimce bir şey zannediyorum, kuşlar ve kanatlarında haberler diye eğleniyorum. Bir de iş ve duygusal anlamda sınırlanmı çizip, daha netleştirdiğimi düşünüyorum. Ne istediğimi daha iyi biliyorum, istemediğim hiçbir şeyi yapmıyorum. Olgunlaşıyorsun, yaşadığın olaylardan ders alıyorsun, onlan bir daha yapmamaya çalışıyorsun. Vermiş olduğun değerler ve sonrasında hissettiklerin gelip geçer değil, daha derin ve daha ağır oluyor.
Hayat size nasıl davrandı?
E.A: Bazı insanlar bazı şeyleri olduğu gibi kabul ederler. Benim için böyle bir sınırlama yok, her zaman sınırımı biraz daha aştığımda daha ileri giderim. Aslında kendi hayatımı kendi kendime zorlaştıran bir tipim. Çok meraklıyım; göreceğim, bileceğim, hissedeceğim, dokunacağım. Cesurum. Hayat, bana tepside çok güzel şeyler sunsa bile çoğu kez "Hayır, o boş tepsiyi istiyorum" dediğim çok olmuştur. Bundan da hiç pişmanlık duymuyorum.
Hiç mi pişmanlıklarınız yok?
E.A: Pişmanlık var" demeyi kendime yakıştıramıyorum. "Hak etmedim" lafını da çok sevmiyorum. Sen o sınırı çizseydin, hak etmediğin bir şey yaşamazdın. Aslında her I şeyi sen yaratıyorsun. "Pişmanım" dersem kendime haksızlık ederim.
Yaşadıklarınız size ne öğretti?
E.A: Dürüstlüğüne inandığım kişilerle paylaştığım birtakım şeylerin başka boyutlarda bana geri döndüğünü gördüm. Orada çok büyük bir güven sarsılması yaşadım. özellikle iş hayatında karşılaştığım bazı şeylerden ötürü artık daha dikkatliyim.
'EVİMDE AĞLIYORUM'
Her zaman k çok kontrollü duruyorsunuz. Bu zor olmuyor mu?
E.A: Aslında doğal yaşıyorum. Canlı yayında kesintisiz beş dakika gülme krizine girdim, konuğumu, kamerayı her şeyi unuttum. Bir kere yayına yılan çıkardılar, kaçtım. Kontrollü bir insan böyle şeyler yapmaz.
O zaman şöyle sorayım; duygularınızı özgürce yaşayabiliyor musunuz?
E.A: Duygularımı herkesle paylaşmak zorunda olmadığımı düşünüyorum. Paylaştığım insanla da çok özgürüm. Evimde ağlıyorum mesela, hem de nasıl ağlıyorum biliyor musun? İnsanım yani. Bir haber aldığımda, en kalabalık mekanda da ağlayabilirim. Kendimi kapatmam. Makyajsız da dolaşırım, neyi saklayacağım yani? Duygularımı özgürce yaşıyorum. Tek sorun, bu gerçeklik duygusunu herkesin algılayıp algılayamadığı. Ruhumu özgürleştirdim, üç-dört yıldır daha özgür bir ruha sahibim.
Son dönemde sizin çeşitli yardım kuruluşlarında da gönüllü olarak yer aldığınızı biliyorum. Bunlardan söz eder misiniz?
E.A: 70. yılını kutlayan Özusta Kuyumculuk, kırlangıç kolyeler tasarladı. Bu kolyelerin satışından sağlanacak gelir EÇEV'e (Ege Çağdaş Eğitim Vakfı) verilecek. Hem Ege hem izmir hem de eğitim işin içine girince, ben de gereken desteği vermeye çalıştım. Kırlangıç kolyelerin tasarımlarını Milka Karaağaçlı yaptı. Fotoğrafları Zeynel Abidin Ağgül çekti. Satışlardan üç günde 9,5 milyar toplandı. Bu proje bir yıl sürecek. Belki de izmir'de bir okul bile yaptırabiliriz. Bir çocuğun aylık okul masrafı 120 lira'ymış. Biz o parayla kim bilir ne kadar çok çocuğu sevindirebileceğiz! Elimin kolumun yettiği kadar sosyal sorumluluk projelerinin içinde olmaktan ötürü mutluyum.
Yaşıtlarınız hep anne olmaya başladı. Siz düşünmüyor musunuz?
E.A: Gerçekten bunu yapmanın çok değeceğine inanmam lazım. O çocuğu dünyaya getireceğim insanın benimle aynı enerjide, aynı düşünce yapısında, beni aşağı çekmeyecek, karşılıklı olarak birbirimizi anlayacak ve hayattan beklentilerimizin aynı olduğu bir insan olması lazım. Onun tüm gerçekliğiyle orada olduğuna inanmam gerekiyor. Çünkü yalnız yaşamak ve yalnız kalmak kimseye mahsus değil. Elbette bir aile kurmak istiyorum ama buna inandığım zaman bunu yapacağım.
Eski erkek arkadaşınızın "Gelecekle ilgili beklentilerimiz farklı" şeklinde bir açıklaması olmuştu. Orada ne demek istemişti?
E.A: Bunun böyle olmadığını ikimiz de çok iyi biliyoruz. Herkesle paylaşma ihtiyacı duymuyorum, o zaman da duymadım. Sevmem bu konularda konuşmayı. Nasıl biriyle çıkarken ilan vermiyorsam, ayrılırken de basına faks çekmem. "Ben ayrılmış bulunuyorum ve şu andan itibaren yalnız bir insanım" tarzında şeyleri hiçbir zaman sevmedim. Bunlar şekil hareketler, bana göre değil.
Dost kalabildiniz mi?
E.A: Hayır, ona inanmıyorum; belki yıllar yıllar sonra... Hiç görüşmüyoruz, hiçbir bağlantımız yok.
İki kişinin de şöhretli olması ilişkiyi olumsuz etkiliyor mu?
E.A: Eğer hazmedebilen iki insansa, bundan daha tatlı, insanı geliştirebilen, daha mutlu eden bir şey yok bence. Hiçbir zaman 'magazinel bir Ebru' olmadım. Dolayısıyla benim için öyle bir zorluk yaşanmadı.
'KALBİMİ FETHETMEK ZORDUR'
İlişkilerinizde her zaman çok fedakar ve özverili görünüyorsunuz. Sanki hep bir adım geride durmayı tercih ediyorsunuz...
E.A: Biraz kendimi kapatıyorum, evet. Biri varsa hayatımda, tek başıma dışanda olmam bana manasız geliyor.
Yeni bir ilişkiye hazır mısınız?
E.A: Kelebeğin ne zaman gelip omuzuna konacağını bilemezsin. Belki de o kelebeğin konmasını bekliyorum. Aşk çok enteresan bir şey. Aşık olursan hayana her şey değişebilir. Ama şu an hayatımda kimse yok.
Zor mudur sizin kalbinizi fethetmek?
E.A: Zordur, hem de çok zor. Ama kalbimi kazanan insanı da ömrüm boyunca bırakmam. Uzağımda bile olsa, sevgi olarak, iyi niyet olarak bırakmam.
Biraz da 'Küçük Sırlar'dan konuşalım. Dizide Biricik olarak kendinizden yaşça küçük biriyle berabersiniz. Gerçek hayatta buna bakış açınız nasıl?
E.A: Aslında aramızda üç yaş var ama dizide daha fazlaymış gibi gösteriyoruz. Üç-dört yaş önemli değil. Ama 10-15 yaş küçük ve benim jenerasyonumdan olmayan biriyle bir birliktelik düşünmem. Büyük konuşmayayım da, öyle bir tarzım yok. Bana uzak işler.
Şu an yayınlanan televizyon dizilerindeki en genç anne sizsiniz sanırım. Rolü kabul ederken tereddüt etmediniz mi?
E.A: Başta tereddüt ettim tabii ama altını övle güzel doldurup, karakteri bana öyle güzel anlamlar ki kabul ettim. Biricik'in travmatik, delidolu hikayesi bana çok dişi geldi ve hoşuma gitti. Ayrıca ilgi uyandırdı, normal bir anne olsa konuşmazdık bile bunu. Benim annem ilk çocuğunu 18 yaşında dünyaya getirdi. Günümüzde de beraber gezen, eğlenen, aynı kıyafetleri giyen anne-kızlar var.
Normal mi peki bu, bir çocuk için?
E.A: Biricik yapıyor ama ben yapmazdım.
Dizide Sinem Kobal'ın, Burak özçivit'Ie öpüşmesine erkek arkadaşı Arda Turan'ın izin vermediği konuşuluyor. Bu iddiaların gerçeklik payı var mı?
E.A: Hiç öyle bir şey olduğunu sanmıyorum. Sinem de son derece profesyonelce işini yapıyor. Benim bildiğim öyle bir şey yok.
Size sevgiliniz "Dizide öpüşemezsin" derse cevabınız ne olur?
E.A: Ebru olarak ben, birinin izin verip vermemesiyle hayatımı yönlendirecek biri değilim. Ama zaten, gerekmediği yerde öyle bir şeyi yapmayacağım için tartışırım. Gerektiği noktada ise yaparım, çünkü ben ovuncuyum.
Ömür SABUNCUOĞLU - Haftasonu
Aşk Dörtgeni
Doğan Egmont'un yeni dergisi D You, ilk sayısında " Küçük Sırlar" dizisinde "aşk dörtgeni" yaratarak ortalığı karıştıran Burak Özçivit, Birkan Sokullu, Sinem Kobal ve Merve Boluğur'u sayfalarına taşıdı.
AŞK
BURAK
Şu an.
SİNEM
Yaşamda somut ve soyutun kesiştiği, beyin iflas etsede her organ ölsede sadece kalbin verdiği bağımsız savaşta olduğu gibi hükümsüzlüktür.
MERVE
Kalbinizin beyninize hükmettiği andır.
BİRKAN
Bağımlılık.
KISKANÇLIK
BURAK
Dozunda
SİNEM
Özgürlüğünü kaybedip kendi içinde kaybolmaktır.
MERVE
Fazlası kişiyi yiyip bitiren bir şeydir.
BİRKAN
Hastalık derecesine ulaşınca rahatsız edici.
KORKU
BURAK
Alah'tan başka hiçbir şeyden korkmam.
SİNEM
Bilinmeyene kendini kapamaktır.
MERVE
Kontrol edilemeyen çaresizlik.
BİRKAN
Yüzleşmek istemediğim bir durum.
İLİŞKİ
BURAK
Olmazsa olmazım.
SİNEM
Yaşamda dengeyi bulmak ve emek vermektir.
MERVE
Hayatı anlamlı kılan.
BİRKAN
Başlangıç noktasında heyecan verici...
TUTKU
BURAK
72 Camaro
SİNEM
Umarsızca bir bağlılıktır.
MERVE
Anının içinde kendini kaybettiren en güçlü his.
BİRKAN
Hak ettiklerimin uğruna mücadele vermek.
GÜZELLİK
BURAK
İç güzelliği daha önemli bence.
SİNEM
Bir kadının anne oluşundaki mucizedir.
MERVE
Göreceli
BİRKAN
Ayrıntılarda gizlidir.
ROMANTİZM
BURAK
Sevgiyi güçlendirir.
SİNEM
Doğanın mucizesidir.
MERVE
Gözlerde kaybolmak
BİRKAN
Güzel müzik, güzel şarap
HÜRRİYET KELEBEK
BİRKAN
Yüzleşmek istemediğim bir durum.
İLİŞKİ
BURAK
Olmazsa olmazım.
SİNEM
Yaşamda dengeyi bulmak ve emek vermektir.
MERVE
Hayatı anlamlı kılan.
BİRKAN
Başlangıç noktasında heyecan verici...
TUTKU
BURAK
72 Camaro
SİNEM
Umarsızca bir bağlılıktır.
MERVE
Anının içinde kendini kaybettiren en güçlü his.
BİRKAN
Hak ettiklerimin uğruna mücadele vermek.
GÜZELLİK
BURAK
İç güzelliği daha önemli bence.
SİNEM
Bir kadının anne oluşundaki mucizedir.
MERVE
Göreceli
BİRKAN
Ayrıntılarda gizlidir.
ROMANTİZM
BURAK
Sevgiyi güçlendirir.
SİNEM
Doğanın mucizesidir.
MERVE
Gözlerde kaybolmak
BİRKAN
Güzel müzik, güzel şarap
HÜRRİYET KELEBEK
Küçük Sırlar'dan tüyolar!
Her hafta heyecan dolu saatlerin yaşandığı 'Küçük Sırlar' acaba kimin eseri? Dizinin senaristlerinden Nükhet Bıçakçı, mesleğini anlatırken aynı zamanda dizi hakkında tüyolar da verdi!
Küçük Sırlar 'Gossip Girl dizisinin kopyası' diye düşünülen bir dizi. Siz bu dizinin senaristlerinden biri olarak neler söyleyeceksiniz?
"Gossip Girl"ün senaryosunu birebir taklit etmedik. Aynı söylenti "Kavak Yelleri" için de çıktı. "Davvson's Creek"in kopyası demişlerdi. Ama onda da yapımcı bizden arkadaşlık ve aşk hikayesi yazmamızı istemişti. Hiçbir karakter, o dizideki karakterlerin kopyası olmadı. "Küçük Sırlar"da da hiçbir karakter "Gossip Girl"dekilerle birebir aynı değil.
Yine de bir esinlenme durumu var ama...
Benden istenen zengin gençlerin skandallarla dolu hayatıydı. Ben Su karakterini "Gossip Girl"deki Serena gibi kursaydım dizi 3'üncü günde kaldırılırdı. Aynı şekilde Çet karakteri de benzemiyor. O yüzden bu tartışmaları saçma buluyorum. Üzerime de alınmıyorum. Yani o karakterlerin Türkiye versiyonları olmaz.
O zaman hangi yönlerini benzetiyorlar sizce?
İkisinin de zengin dünyaları anlatması benzetiliyor olabilir.
Dizinin ön hazırlık aşamasında neler yaptınız?
Nişantaşı'nda, Etiler'de yan masaları çaktırmadan dinlemek, Facebook sayfalarını, blog'ları takip etmek keyifliydi. Çünkü herkesin farklı bir hayatı var. Kendini, asla yaşamayacağın bir hayatla özdeşleştiriyorsun.Onunla ağlayıp, onun dertlerini dert ediniyorsun.
O gözlem evresinden verebileceğiniz komik birkaç örnek var mı?
Olmaz mı! Ayşegül'de kullanacağım bir ayrıntı için Nişantaşı civarlarındaki bir kolejde okuyan, her gün bir kafe'ye gidip arkadaşlarıyla buluşan bir kızı gözlemledim. Yine bir gün gelmiş, birini bekliyordu. Önce telefonunu ayna gibi kullanıp makyajını düzeltti. Ardından fotoğrafını çekip nasıl olduğunu kontrol etti. Sonra da telefonunu cebine koydu. Mesela benim telefonumu bu şekilde kullanmak aklıma gelmezdi. Bir çantaya verilen değeri, dizideki çanta muhabbetlerini de o kafe'de gözlemleyip esinlendim.
En çok hangi karakteri seviyorsunuz?
Mesela Heves'in patavatsızlığı, kimsenin söyleyemediğini pat diye söylemesi; Meric'in alaycılığı, insanlara anında laf yetiştirebilmesi; Ayşegül'de de bende olmayan o seksapeli seviyorum. Çet gibi gözümü karartmayı da çok isterdim.
Ortak noktayı nasıl biliyorsunuz?Sonuçta herkesin hayal dünyası farklı.
İyi bir 'Küçük Sırlar'izleyicisi, Ayşegül karakterinin bir yerde nasıl tepki vereceği bilir. Bu yüzden senaristler arasında da senaryo kopukluğu yaşanıyor.
Küçük Sırlar'la ilgili birkaç tüyo verir misiniz?
Aşklar yerine oturuyor diyebilirim. Mesela ben "Çakıl Taşları"nın ilk bölümlerini de yazmıştım. Oradaki gençlerle bu gençlerin farkları şuydu; "Çakıl Taşları" dizisindeki gençlerin önünde ekonomik engeller vardı. Bu engel de o kişilerin elinde değildi. "Küçük Sırlar"da ise aşılması gereken tek engel kendileri ve aslında aşılması en zor engel bu. Çetin neden Ayşegül'e karşı koyuyor? Çünkü Ayşegül'den korkuyor. Bu korkuyu hazirana kadar aşamayacak. Çünkü Çet, Su'yu gözünde çok büyüttü ve sonunda hayal kırklığı yaşadı.Ayşegül sonunda Çet'ten duygusal olarak kopuyor. Karakterler hep bir geçiş aşamasında aslında. Haziranda karakterler yaklaşık 19 yaşını bitirmiş olacak. O onlar için bir dönüm noktası. Benim bugüne kadar yazarken en zevk aldığım çift Arzu ve Ali. Çünkü aşklarını istedikleri gibi yaşıyorlar. Arzu da ilerleyen bölümlerde Ali'nin onun için neden değerli olduğunu anlayacak. Yani olayların dengesi gittikçe değişiyor.
Hangi dizilerin senaryolarını yazdınız?
Başta da bahsettiğim gibi "Çakıl Taşları" ve "Kavak Yelleri"nin ilk birkaç bölümünü yazdım. 7-8 bölüm "Bir Kadın Bir Erkek"in senaryosunu yazdım.
Neden o projelerde kısa süreli çalıştınız?
Bu işte bir işi başından sonuna kadar götürmek çok zor. Çok iyi paralar kazanılıyor ama sosyal hayat yok oluyor,saat kavramınız olmuyor.
Siz daha çok gençlik dizisi yazmayı tercih ediyorsunuz anladığım kadarıyla.
Evet, gençlik dizileri benim tarzımı yansıtıyor. Mesela ben "Öyle Bir Geçer Zaman ki"nin senaryosunu yazamam. Komedi ve macera türü senaryolar yazmayı tercih ediyorum. Çok dramatik anlarda insanları güldürmeyi seviyorum.
Senarist olmak için bir okul var mı?
Okul yok ama kursları var. Ben iletişim bölümü mezunuyum ve faydalarını da iş hayatında gördüm. Ama iletişim bölümü okumadan da bu meslek yapılabilir. Sadece Türkçe'yi iyi kullanmak gerekiyor.
Senaristlerin geri planda kalması sizi rahatsız ediyor mu?
Hayır, bu gayet zevkli. Mesela geçenlerde metroda iki tane kız Çet'in dedikodusunu yapıyordu. Bunu yanlarında dinlemek süperdi!
Oyuncularla görüşüyormusunuz?
Hikaye oluşturulurken bir araya geliyoruz. Mesela Çet karakteri böyle diğildi. Çet, Burak'a göre uyarlandı.
Nasıl Uyarladınız?
Burak'ta Türk erkeği damarı görüyorum. Çet'i de bu şekilde Burak'la özdeşleştirdik. Ayşegül'ün kırmızı rujuda onun imzası oldu artık!
Bu sizin fikriniz miydi?
Hayır kostüm, makyöz grubumuz beyaz tenli, siyah saçlı bir kıza kırmızı rujun çok yakışacağını söyledi. Ben de çok etkilendim ve Ayşegül'ün kırmızı ruju benim için sevimli hale geldi.
Senarist olmak isteyenlere neler önerirsiniz?
Senarist olmak isteyenlerin kitap okumayı, film izlemeyi sevmesi gerekiyor. Türkçe'ye hakim olmak da şart. Dünyada neler yapıldığından haberdar olmak lazım.
HÜRRİYET TRENDY / Cansu Aydın
Ayşegül'ün sırrı rekora gidiyor
Ayşegül'ün sırrı rekora gidiyor "Küçük Sırlar" dizisinin geçtiğimiz hafta açılan bloğu, büyük ilgi gördü.
Dizinin yeni bölümleri yayınlanmadan önce izleyicilere Ayşegül karakterinin ağzından ipuçları veren köşe yazıları, 3 günde 50 bin kişi tarafından tıklandı.
Ziyaretçilerin ilgisi, karakteri canlandıran Merve Boluğur'u da sevindirdi: "Bu kadar yoğun bir ilginin olmasından dolayı mutluyum.
Belki ilerleyen zamanlarda Ayşegül'ün takipçilerine bazı sürprizleri olabilir."
Hayalleri gerçek oldu
Star TV'nin sevilen dizisi 'Küçük Sırlar' yepyeni yıldızlar yarattı. Bunlardan biri de 2008 Elite Model Look üçüncüsü Dilara Öztunç... 'Oyunculuk hep aklımdaydı' diyen Öztunç, dizide canlandırdığı Heves karakteriyle kariyerinde iyi bir çıkış yakalamanın mutluluğunu yaşıyor.
Adını ilk olarak 2008 Elite Model Look yarışmasıyla duyduk, sonra birkaç reklam filminde ve derken "Küçük Sırlar"da karşımıza çıktın. Nasıl gelişti bu süreç?
- Oyunculuk hep aklımda vardı zaten... Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü'ne burslu olarak kabul edildim. Bu sayede Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda çalışma imkanı buldum.
Reklamlarda rol aldın, "Elifin Günlüğü" ve "Kayıp Prenses" dizilerinde kendini gösterdin. Ama en çok "Küçük Sırlar"daki Heves rolüyle ses getirdin. Heves'in senin gözünde nasıl bir imajı var?
- Heves, biraz saf gözüken, fakat çevresinde gelişen tüm olayların farkında olan bir kız.
Heves son yaşadığı hüsrandan sonra aşktan iyice uzaklaştı gibi... Onu bekleyen yeni sürprizler var mı?
- Heves'in yaşadığı gerçekten aşk mıydı,orası tam belli değil aslında. Uzaktan hayran olduğu modacı onu çok heyecanlandırdı. Kendisiyle ilgilenilmesi hoşuna gitti. Ama sonuç hüsran oldu. Sürpriz meselesine gelince; Heves'i bekleyen sürprizler tabii ki olacaktır.
FARKLI OLMA ÇABAM BAZEN YADIRGANIYOR
Heves'in umursamaz tavırları üeride başına dert açar mı dersin?
Önümüzdeki bölümler hakkında bir şey söyleyemem ama Heves'in attığı her adım bir soruna yol açma riski taşıyor gibi geliyor bana!
Heves ile sizin aranızda ne gibi farklılıklar var?
- Aramızda dağlar kadar fark var. Ben kendimi bildim bileli hedefleri olan bir kızım. Heves'inse hayata dair hiçbir kaygısı yok. Ben sıradanlıktan hoşlanmam. Herkesten farklı olmayı o kadar çok severim ki, bu yüzden kimi zaman yadırganırım bile...
MODA OLAN HER ŞEYDEN KAÇIYORUM
Gençler, dizideki oyuncuların giyim kuşamlarını çok beğeniyor. Bu durumu sen nasıl değerlendiriyorsun?
- Kıyafetlerimizi ben de beğeniyorum; hem modaya uygun hem de farklılar çünkü... Ve bu durum tabii ki insanların ilgisini çekiyor. Birkaç kez genç kızların üzerinde Heves'in kıyafetlerinden gördüm, hoşuma gitti.
Sen de Heves gibi modayı yakından takip eder misin?
- Hayır, ben daha çok değişik giyinmeyi seviyorum. Moda olan hiçbir şeyi kullanmıyorum, hatta bazen tam zıttını seçiyorum.
YIRTIK PIRTIK GİYİNMEYİ SEVİYORUM
Boş zamanlarını nasıl değerlendiriyorsun?
- Çekimlerden bana pek zaman kalmıyor. Ama vakit bulursam, uyuyorum!
Günlük hayatında nasıl giyinmeyi tercih ediyorsun?
- Yırtık pırtık giyinmeyi seviyorum. Aldığım kıyafetleri kesiyorum, içlerine farklı kumaşlar dikip kendi istediğim şekle getirdikten sonra giyiyorum.
Röportaj: Gülbahar Karakuş
'Düşmanımın düşmanı dostumdur.'
Star TV’nin sevilen gençlik dizisi Küçük Sırlar’da hikaye geliştikçe karakterler farklı yollara sapıyor. Merve Boluğur’un canlandırdığı ‘Ayşegül’ ile Birkan Sokullu’nun oynadığı Demir’in yakınlaşmasında olduğu gibi. Sokullu, bu ittifakı, “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” cümlesiyle özetliyor.
MERVE BOLUĞUR
Demir ve Ayşegül’ün yakınlaşmasını gördük geçtiğimiz bölümde bu oyun gerçeğe dönüşebilir mi sizce?
Demir’deki değişimler Ayşegül’ü çok şaşırtıyor ama etkiliyor da... Yani şöyle diyebiliriz: Ayşegül’ün ilgisini çekebilecek bir Demir oluyor. Belki bu zamanla bir şeyleri değiştirebilir mi? Bilemiyorum.
Çet ve Ayşegül’ün arasındaki çekişme Demir’den dolayı daha da kızışabilir mi? Neler bekliyor bizi?
Ayşegül ve Demir şu anda iyi bir ekip olmuş gibi... Demir de Ayşegül de oynadıkları bu oyun sayesinde şimdilik istediklerine ulaşabiliyorlar. Çetin, Demir’in barın işletmesini almasından, Su ise Ayşegül’le Demir’in yakınlaşmasından dolayı belki yeni oyunlarla ve daha hırslı olarak karşımıza çıkabilir...
Ayşegül’ün bir köşe yazarı olacağını ve kendi blogunda yazılarını takip edebileceğimizi duyduk.
www.kucuksirlarim.com‘dan beni izleyebilirsiniz. Aynı zamanda Ayşegül’ün beğendiği moda siteleri, sevdiği müzikler ve takip ettiği moda bloglarına da buradan ulaşabilecekler. Bence Ayşegül’ün takipçileri için çok güzel bir fırsat.
BiRKAN SOKULLU
Ayşegül ve Demir arasında yaşanan oyun gerçeğe dönüşür mü sizce?
Ayşegül ve Demir’in yakınlaşması, “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” cümlesinden yola çıkarak başlamış bir oyun. Bu oyunla Ayşegül de Demir’in yükselmesine yardımcı olmaya başladı. Demir’in bu hali Ayşegül’ün ilgisini çeker mi veya duygusal bir yakınlığa dönüşür mü onu zaman gösterecek...
Demir’in değişimlerinin sebebi sadece Su mu?
En büyük nedenlerinden biri Su, fakat burada aslında kendi özgüvenin artması hoşuna gidiyor. Çevresi ve ailesine karşı beslediği hırs ve Ömer’in desteği bu değişimlerin nedeni.
Demir’in barın işletmesini devralmasından sonra onu bekleyen zorluklar mı başladı yoksa hayatında güzel değişimlerin zamanı mı?
Şu an için Ayşegül’ün bu konudaki tecrübesinden yararlanıp bu işi kıvırdı gibi görünüyor. Böyle giderse yükseliş sürecek, ama Ayşegül’le anlaşması bozulur da bar işinde yalnız kalırsa durum ne olur bilinmez...
Ömer’in Demir’e daha çok güveniyor olması Çet’le arasındaki düşmanlığı arttıracağa benziyor. Demir sessiz kalmaya devam edecek mi?
Demir Çetin’le olan çatışmasında hiçbir zaman suskun kalmıyor, yeri geldiği zaman lafını esirgemiyor ama bundan daha önemlisi Çetin’in başaramadığı işleri başarıp ona üstünlük sağlaması Çetin’i daha çok sinirlendiriyor.
Milliyet Cadde
Hasret giderdiler
Star TV'deki 'Küçük Sırlar'ın 'Çetin'i Burak Özçivit ve Survivor yarışması ile tanınan Başak Özer ile aşk yaşamaya başlamıştı. Başak Özer bir süre önce İngilizce öğrenmek için Amerika'ya gitmişti. Önceki gün İstanbul'a dönen Başak Özer soluğu Burak Özçivit'in yanında aldı. Hasret gideren sevgililer, Cihangir'de erken el ele görüntülendi.
Ebru hayranlarıyla ayaküstü sohbet etti
'Küçük Sırlar" dizisinin "Biricik"i Ebru Akel, önceki gün İstinye Park'ta objektiflere takıldı. Akel arabasını beklerken hayranlarıyla da ayak üstü sohbet etti. Dizi setinin çok yoğun geçtiğini söyleyen Akel, "Haftanın beş günü çalışıyorum. Neredeyse on beş saat çalıştığım oluyor. Ama biz durumumuzdan memnunuz. Dizimiz de çok iyi gidiyor" dedi.
Yeni aşkı Demir mi?
"Küçük Sırlar"da Çetin'le Su'yu ayırmak isteyen Ayşegül, çareyi Demir'e yanaşmakta buluyor. Ve ikili arasında tehlikeli bir yakınlaşma başlıyor. Peki bu yakınlaşmadan bir aşk doğar mı? Ayşegül'ü canlandıran Merve Boluğur'a göre bu mümkün: "Demir giderek Ayşegül'ün hoşuna gidecek biri oluyor."
Tam iyi yanlarını görmeye başlamıştık ki, 'kötü kalpli Ayşegül' yeniden işbaşı yaptı. Bunu tetikleyen ne oldu?
- Aslında Ayşegül hep işbaşındaydı, hiçbir zaman tam olarak mücadelesinden vazgeçmemişti. Sadece bir dönem duygusal yanlarını gördük, şimdi daha güçlü olarak oyunlarıyla geri dönüyor.
Ne istediğini bilen, istediğini başarmak için de elinden gelen her şeyi yapan biri Ayşegül...
- İnançlı ve kararlı bir kız. İstediklerini elde etmek için hırslanıyor. Aslında güzel bir şey bu, fakat fazlasının zararlı olduğunu düşünüyorum. Bazı şeyleri akışına bırakarak yaşamak lazım.
Ayşegül'ün ilk kez Demir'le yakınlaştığını gördük. Bu sadece bir oyun mu? Bu oyun gerçeğe dönüşebilir mi?
- Onu biz de bilmiyoruz, ilerleyen bölümlerde hep beraber göreceğiz. Benim de hiçbir fikrim yok ama belki Demir'in değişimi Ayşegül'ü etkileyebilir.
Ayşegül gücü seviyor. Demir'in güçlenmesi Ayşegül'ü nasıl etkileyecek?
- Ayşegül, Demir'in kendisine verdiği tepkilere şaşırıyor. Açıkçası o da Demir'den bu kadarını beklemiyordu. Demir'in verdiği tepkilerde, güçlenmesinin ve özgüveninin yükselmesinin etkisi var. Demir giderek Ayşegül'ün hoşuna gidecek biri oluyor aslında...
Sinema için acelem yok
Her oyuncunun hayali sinema filminde rol almaktır. Sizin bir film projeniz var mı?
- Evet, ben de her oyuncu gibi sinema filminde oynamak istiyorum ama o filmin içime sinmesi çok önemli, iyi bir senaryo ve iyi bir yönetmenle çalışmayı istiyorum. Bunun için de acele etmiyorum.
'Aşk, virüs gibi bir şey'
Küçük Sırlar dizisinin yakışıklısı Birkan Sokullu, aşık olduğunda neler hissettiğini anlattı: "Karın ağrısı, kalp çarpıntısı, kendini umursamamak, sürekli onu düşünmek... Aşk bir çeşit psikolojik rahatsızlık, virüs gibi bir şey. Bir de aşık olduğum zaman kıskanç biri oluyorum."
Tarkan'ın klibinde oynamak istiyor
Küçük Sırlar dizisindeki rolüyle şöhreti yakalayan Merve Boluğur'un daha önce kliplerde de rol aldığı ortaya çıktı. Yıllar önce Kolpa adlı grubun "Kadınım" adlı şarkısının klibinde rol alan Boluğur, iki yıl önce de Keremcem'in "Yutkunamıyorum" adlı şarkısında kamera karşısına geçti. "Teklif geldiğinde pek sıcak bakmamıştım ama klibin yönetmeni çok yakın arkadaşımdı, onu kıramadım" diyen genç oyuncu, "Şimdi kimin klibinde rol almak istersin" sorusuna, "Tarkan'ın klibinde oynamayı isterdim" yanıtını verdi. Boluğur, Tarkan'ın son albümündeki "Öp" adlı şarkıyı çok sevdiğini de söyledi.
İpek'i taşımak isterken böyle oldu
Küçük Sırlar'ın Ali'si Kadir Doğulu senaryo gereği kendisinden hamile kalan rol arkadaşı İpek Karapınar'ı taşımaya çalışırken kolu zedelendi. Dizi çekiminin ardından kolundaki ağrılar dayanılmaz hale gelen Doğulu, soluğu doktorda aldı. Doğulu'nun kolunda doku zedelenmesi tespit edildi ve kolu sargıya alındı. Cuma günü kolu sargılı 'Yerli dizi, yersiz uzun" eylemine katılan Doğulu, "İş kazası oldu. İpek'i taşımaya çalışırken kolum zedelendi" dedi.
26'ıncı yaşa arabalı pasta
Küçük Sırlar' dizisinde 'Çetin' karakterini canlandıran Burak Özçivit, 26'ncı yaş gününü sade bir şekilde kutladı. Arkadaşlarıyla Cihangir'deki evinde bir araya gelen oyuncuya ailesi sürpriz yaptı. Arabalara olan merakıyla bilinen Özçivit'e ailesi Küçük Sırlar'daki başarının devamı dileğiyle" yazılı araba şeklinde bir pasta yaptırdı. Oyuncu, "26'ncı yaşımı sade bir şekilde önce arkadaşlarımla sonra ailemle kutladım. Onları çok seviyorum. Çok mutluyum" dedi.
Hem dizi hem okul yoruyor
Küçük Sırlar dizisinin fettan kızlarından Heves, yani Dilara Öztunç okulla diziyi bir arada götürdüğü için çok yorulduğunu söyledi, Öztunç, buna rağmen okul birincisi olduğunu söylemeden de edemedi.
Keyifleri yerine geldi
Magazin dünyasının en çok konuşulan çiftlerinden Mw Arda Turan ile Sinem Kobal, geçtiğimiz günlerde katıldıkları davette neşeli tavırlarıyla dikkat çekti. Kobal, esprili kişiliğiyle tanınan ünlü futbolcunun şakalarına kahkahalarla gülerken, ünlü çift gece boyunca kol kola gezdi. Bir süre önce sakatlığı hakkında yapılan yorumlar ve Turan'ın Küçük Sırlar dizisindeki öpüşme sahnelerinde sevgilisine yasak koyduğu yönündeki haberler nedeniyle sıkıntılı günler geçiren çiftin, morallerinin yerine geldiği gözlendi.
Dizide düşman, gerçekte dost
Küçük Sırlar dizisinde Burak Özçivit ve Merve Boluğur birbirlerinin gözünü oymaya kalkan iki düşmanı canlandırıyorlar. Ancak gerçek hayatta durum tam tersi. Merve ve Burak dizideki Çet ve Ayşegül karakterlerinin tersine çok yakın iki arkadaş. Geçenlerde birlikte bir davete katılan ikilinin arasından su sızmıyordu.
Cadde’de yer Asmalı’da eğleniriz
Küçük Sırlar’ın iki başrol erkeği Burak Özçivit ve Kadir Doğulu dizi dışında da pek çok yerde birlikte görünüyorlar; kendilerini “kankayız” diye tanıtıyorlar. Peki bu kankalık hikayesi nasıl başladı? Beraber neler yapmaktan hoşlanıyorlar, nerelere takılıyor, ne konuşuyorlar? İşte oyunculukları kadar stilleri ve fizikleriyle de hatrı sayılır genç kız hayranı olan ikilinin dostluk hikayesi...
BİRBİRLERİNİ ANLATIYORLAR
İlk tanıştığınız günü hatırlıyor musunuz? Birbiriniz hakkında ne düşünmüştünüz?
BURAK ÖZÇİVİT: İlk zamanlar çok samimi değildik. Arkadaşlığımız çekimler sırasında başladı. İlk gördüğümde mütevazı, saygılı ve iyi biri olduğunu düşündüm Kadir’in.
KADİR DOĞULU: Burak’ı daha yakından tanıyana kadar biraz ukala ve soğuk gelmişti bana. Hatta bunu yüzüne de söylemiştim.
İlk kim kime daha çok derdini anlatmaya başladı?
DOĞULU: Burak, çalışırken bana çok yardımcı oldu. Bu kadar yoğun çalışma yakın arkadaşlığı da hızlandırdı. Dertleşmeyse karşılıklı oldu, yanlış hatırlamıyorsam. Belki ben bir derdimi ilk anlatmış olabilirim. (Gülüyor)
Erkekler genelde birbirlerine dertlerini çok anlatamaz. Omuza vurmak bile bazen derdini anlatmaya yeter. Sizde durum nasıl?
ÖZÇİVİT: Kadir derdi sıkıntısı olduğu zaman gelip paylaşır. Benim de bir derdim sıkıntım olursa en yakınımda ve güvendiğim biri olarak Kadir’le paylaşırım.
Set dışında birlikte en çok neler yapmayı seviyorsunuz? Nerelere takılıyorsunuz?
DOĞULU: Buluşup yemek yemeği seviyoruz. Fakat iki kişilik plan her zaman genişliyor ve kalabalık grup halinde eğlenceye devam ediyoruz. Asmalımescit taraflarında eğlenmeyi sevdiğimiz yerler var. Eğer yemek yiyeceksek Anadolu yakasında Bağdat Caddesi taraflarını tercih ediyoruz. Ya da evde buluşup diziyi izleyip üzerine konuşuyoruz.
Dostluğunuzun vazgeçilmezleri neler?
ÖZÇİVİT: Sadakat ve güven.
DOĞULU: Kendi uydurdugumuz isimlerle birbirimize hitap etmemiz, gece eğlencelerimiz ve tabii bir de arabalar. (Gülüyor)
İkili olarak yaptığınız en çılgın hareket ne?
DOĞULU: Çılgınlık sınırına yakın şeyler yapmışızdır. O da aramızda kalsın bence.
ÖZÇİVİT: Mesela sabaha kadar PlayStation oynuyoruz diyebilirim.
Kızların ilgisi en çok hanginize?
DOĞULU: Tabii Burak’a. Adam tescilli erkek güzeli! Burak’ın hayranlarının onu görünce verdikleri tepki bazen korkmama bile sebep oluyor. Çığlıklar, kahkahalar... Valla bende neyi beğendiklerini anlayabilmiş değilim. Ses tonuma ve görüntüme hala tahammül edemiyorum.KADİR DOĞULU
Sekiz yıl sonra tıraş oldum
Burak Özçivit’le birbirinize nasıl hitap ediyorsunuz?
- Bir defa yanımızdan geçen biri Murat Bozçivit demişti, öyle kaldı.
Siz çok iyi yemek yapıyormuşsunuz. Yemek yapan bir erkek kadınları etkiler mi?
- Yemek yapmak benim için bir tutku. İçimden geldiğinde, istediğim her şeyi yapabilirim. Mutfakta fütursuzumdur. Sadece yemek yapan bir erkek daha rahat etkiler diyemem ama güzel yemek yapan erkeğin etkileme gücü daha yüksektir diye düşünüyorum. Tabii yemek yapabildiğini gösterene kadar etkileyecek başka şeylerde gerekebilir (Gülüyor).
Sizin cildiniz sekiz sene sonra ilk kez dizi için jilet görmüş. Doğru mu?
- Evet sekiz sene önce falan yine yaptığım iş için düzenli tıraş oluyordum. Arada sadece berberde kısalttırıyordum. Tekrar kesmek ilk başta zorlasa da artık alıştım. Jiletle tıraş olanlar bilir, sürekli kesmek zordur. Ama buna rağmen her zaman saçımın ve sakalımın düzenli olmasını sağlarım.
Ali karakteri kimseye bağlanmak istemeyen bir adam. Sizin Ali’yle benzeşen yanlarınız neler?
- Ben de Ali’nin yaşlarındayken kimseye bağlanmak istemezdim. Gençliğin verdiği heyecanla keyfimce takılırdım. Hatta o yaşlarda Ali’den daha fırlamaydım ve bu konuda en çok annem şikayetçiydi! Ama Ali gibi hain planlar yapmazdım.
Ali gelgitli ilişkilerin adamı. Siz nasıl bir ilişki ararsınız?
- Evcimen bir adamım. Sakin dengeli ilişkileri tercih ederim. İlişkiyi sıkıntıya sokacak hareketlerden kaçınırım. Aşkta çok yaratıcıyımdır. Aşkın sebep olduğu mantıksız ruh halini çok severim. Fazlasıyla deli dolu olurum.
Beyaz Şov’a kırmızı pantolonla katıldınız. Bazılarına göre, erkek adam kırmızı giymez. Sizin böyle takıntılarınız yok sanırım...
- Hiç yok hem de. Hoşuma giden, bana yakışacağına inandığım her rengi üzerimde taşıyabilirim. Genelde spor ve renkli giyinirim. Aksesuvar takıntım başladı. Örneğin yüzük takmayı çok seviyorum.BURAK ÖZÇİVİT
Kadınların peşinden koşmam
Sizin için kankalık ve erkek dostluğu ne ifade ediyor?
- Erkek dostluğunda öncelik güven, saygı, paylaşım, fedakarlık ve sırdaşlıktır.
Siz kadınlarla mı erkekle mi iyi anlaşanlardansınız?
- Her iki cinsle de iyi anlaşıyorum. Ama her iki tarafın dostluğu da farklı tabii. Benim hayatımda kankam, dostum dediğim kişiler var. Öncelikle dizide tanıştığım arkadaşlarımla iyi anlaşıyorum birçok şeyi onlarla paylaşabiliyorum.
Peki sizin Çet karakteriyle benzer yanlarınız var mı?
- İkimiz de araba meraklısıyız. Çetin herşeyi zaten Burak’ın bir parçası. Kendi duygularımı ortaya çıkartıp Çet’i oluşturuyorum.
Kadınlar kötü karakterleri daha mı çekici buluyor?
- Kadından kadına fark var tabii. Çet dizide ailesiyle sorunları olan hayatı akışına göre yaşayan, gece alemlerine düşkün bir erkek. Bir yanıyla çok duygusal fakat bunu seyirciye yeni yeni göstermeye başladı.
Çet kadınları oyunlarla tavlıyor. Sizin kadınları tavlama yöntemleriniz neler?
- Benim kadınları tavlama yöntemim hiç olmadı. Zaten birini beğendiyseniz ve karşılık görüyorsanız tavlamaya gerek yok. Kadınların peşinden koşmam genelde (Gülüyor).
Dizide çok cesur ve renkli giyiniyorsunuz. Modayı takip ediyor musunuz?
- Çet modayı çok iyi takip eden biri. Ben de özel hayatımda modayı takip etmeye çalışıyorum ama çoğunlukla ne yakışıyorsa onu giyiyorum. Ayakkabı tutkum vardır. Özel hayatımda daha çok spor giyiniyorum. Hiç o tarz çok renkli kıyafetlerim olmadı.
Dışarıdan soğuk görünen bir tipsiniz. Aslında nasıl bir adamsınız?
- Dışarıdan yansıyana bir şey diyemem ama benim iyi kalpli ve niyetli, fedakar, dost ve arkadaş canlısı biri olduğumu söyler arkadaşlarım!
Ayşegül'ün güzellik sırları!
Küçük Sırlar' dizisinin Ayşegül'ü Merve Boluğur, dizide en çok porselen beyazı teni ve kırmızı rujlarıyla dikkat çekiyor. Cosmopolitan HairS Beauty, genç oyuncuyla güzellik üzerine konuştu.
Bir dönem 'Acemi Cadı' dizisinde gizli güçlerini iyilik yapmak için kullanan masum bir kızı canlandıran Merve Boluğur, birden bire 'Küçük Sırlar'da kötülük için dünyaya gelmiş, vamp giysilerle erkekleri baştan çıkaran, kabarık saçlı, sinsi bakışlı bir kız olarak karşımıza çıktı. Oyunculuktaki başansı sayesinde iki zıt karakteri de (iki karakterinin de adınm Ayşegül olması bir tesadüfmüş) son derece gerçekçi bir şekilde ekrana yansıtan genç yıldız, bu iyiden kötüye geçiş deneyiminde hiç zorlanmadı. Bu konudaki en büyük yardımcısı ise şüphesiz günlük hayatta da severek kullandığı kırmızı renk ruju.STİLİ TREND YARATTI Sizin için "Küçük cadı büyüdü" diyorlar. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?
'Acemi Cadı'da oynarken 19 yaşındaydım. Şu an 23'um. îster istemez yaşınızla birlikte değişiyorsunuz. Karakteriniz ve hayat görüşünüz oturuyor. Ama içimdeki çocuk hâlâ yerinde duruyor.'Küçük Sırlardaki Ayşegül karakterini biraz anlatır mısınız?
Ayşegül, inişleri çıkışları olan, çıkarını düşünen, hırslı ve sivri bir tip. Geçmişte cam yandığı için biraz da hayattan intikam alıyor. Ben 'Ayşegül'ü çok seviyorum çünkü çok renkli bir karakter. Ayrıca saçı, makyajı, giyimi, hatta çantasını tutuşu bile bir trend yarattı!Sokakta hayranlarınız durdurup dizideki stilinizle ilgili soru soruyorlar mı?
Evet, sürekli! Kızlar genelde giydiklerimle ve özellikle rujumla ügileniyorlar. Rujumun rengini ve markasmı soran çok kişi var.KIRMIZI BENİM RENGİM Rujunuzun markasını biz de öğrenebilir miyiz?
Rujum Sephora'nm kırmızı ruju. Zaten tek bir kırmızısı var. Mat ve dolgun bir renk. Günlük hayatımda da bu rengi çok severek kullanıyorum. Hatta bu rol için görüşmeye gittiğimde kırmızı rujum ve yandan ayrık kabarık saçlarımla gitmiştim. Yönetmen beni görünce Ayşegül'ün de imajının böyle olması gerektiğini düşündü. Günlük hayatınızda nasıl giyinip makyaj yapıyorsunuz?
Rahat kıyafetler giymeyi tercih ediyorum. Giyim stilimi salaş-şık olarak tanımlayabilirim. Çünkü muhakkak giydiklerime bir dişilik katarım. En çok bol üstler, gömleklerle taytlar ve mini şortlar giymeyi seviyorum. Tabii ki ruh halime göre de giyim tarzım değişiyor.
Çok formda görünüyorsunuz. Bunun için özellikle uğraşıyor musunuz? Bir spor salonuna üyeyim ama ne zamandır gitmeye vakit bulamıyorum. Aslında bu konuda şanslı olduğumu düşünüyorum çünkü istediğimi yesem de kilo almıyorum. İnşallah bünyem hep böyle kalır. KÖPEĞİMİ BİLE GÖREMİYORUM Dizi için o kadar yoğun çalışıyoruz ki set dışında zaman bulabilirsem hemen eve gidip uyuyorum. Evde olduğumda kitap okuyup müzik dinliyorum. Köpeğime bile çok zor vakit ayırabiliyorum.GÜZELLİK ANKETİ Parlatıcı mı ruj mu?
Kesinlikle kırmızı ruj. Dizi öncesinde de çevremde kırmızı rujumla tanınırdım.Kısa saç mı uzun saç mı?
Uzun saç; ama kısa saçı hep kullanmak istemişimdir!Dalgalı saç mı düz mü?
Dalgalı! Hatta bozuk maşalı ve biraz da kabarık saçlar. Favori ojeniz?
Dizide hep en moda renkleri sürüyoruz. Ben de bu renkliliğe alıştım; hepsini seviyorum.KIZIL TUTKUNU Bakım yapmak mı yaptırmak mı?
Yaptırmayı tercih ederim. Profesyonel oluyor ve birçok bakımı bir arada yaptırabiliyorum. Beyaz ten mi bronz ten mi?
Beyaz ten tabu ki... Beyaz tenin çok daha asil, doğal ve hoş durduğunu düşünüyorum. Kızıl saç mı siyah saç mı?
Siyah... Özellikle beyaz tende çok güzel duruyor. Ama bir ara saçımı kızıl değil de, turuncu gibi bir renk yapmıştım. İşlerim dolayısıyla o rengi pek kullanamadım ama içimde kaldı; ileride bu çılgınlığı tekrar yapabilirim! Cildinize nasıl bakıyorsunuz?
Aslında cildimden yana şanslıyım. Pürüzlü bir tenim yok. Biraz kuru ama onu da nemlendirici kremlerle dengeliyorum. Özel bir bakım yapmıyorum. Sadece ara sıra peeling yapıyorum. Saunanın da cildime çok iyi geldiğini düşünüyorum.
SAÇIM ÖNEMLİ
Saçlarınızın sağlığı için neler yapıyorsunuz? Saçlarıma cildimden daha fazla önem veriyorum. Çünkü sürekli maşa yapılıyor, sprey uygulanıyor. Bu yüzden iki haftada bir kuaförüme gidip bakım yaptırıyorum. Evde de saç bakım şampuanları ve bakım ürünleri kullanıyorum.
İlerisi için ne gibi planlarınız ve hayalleriniz var?
Ben Müjdat Gezen Sanat Merkezi Oyunculuk Bölümü'nden mezunum ama eğitimden daha da çok bir oyuncunun kendini ve vizyonunu geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. İdealim çok geniş yelpazesi olan bir oyuncu olmak. 'Acemi Cadı'daki imajımı 'Küçük Sırlar'daki karakterimle kırdım. Ama 'Küçük Sırlar'daki 'Ayşegül' ile kalmak da istemiyorum. Her projede daha farklı ve zor rollerin üstesinden gelmek istiyorum. Bu yüzden bu proje bitince birkaç ay yurt dışında kalıp oyunculukla ilgili eğitim ve atölye çalışmalarına katılmayı çok istiyorum.
Sabah / Günaydın
Yaşasın kötülük!
Kanal D’den Star TV’ye transfer olan “Küçük Sırlar” dizisinin en sivri karakterleri Ayşegül ve Çet... Bu iki ‘entrikacı’ genci Merve Boluğur ve Burak Özçivit canlandırıyor. Başarılı oyunculuklarıyla son dönemde adlarından sıkça söz ettiren ikili, “Küçük Sırlar eğlenceli bir gençlik işi değil, gerçek bir drama” diyor.“Küçük Sırlar” Kanal D’den Star TV’ye geçti. Reytingleri mi düşüktü?
Burak Özçivit: Bizim sorunumuz reyting ya da kanal değildi, sadece yayın günüydü. Dizi çekilirken, en başta çok eğlenceli bir gençlik işi olacak diye düşünüldü. Halbuki “Küçük Sırlar” gerçek bir drama. Cumartesi ekranında ise hep eğlenceli işler var. O yüzden çok zorlandık. Bundan böyle pazartesi günleri bizim için iyi olacak diye düşünüyorum, çünkü rakip diziler de drama.
Merve Boluğur: Ben de öyle düşünüyorum. Ayrıca insanlar hafta sonu dışarı çıktığı için televizyon izlemiyor. O yüzden dizimizin pazartesi günü yayınlanmasına daha sıcak bakıyorum.“Küçük Sırlar”dan gelen teklife evet derken, dizinin bu kadar tutacağını tahmin ediyor muydunuz?
Merve: Ben tahmin ediyordum.
Burak: Ben de ediyordum. Kanalı, projeyi, şirketi ve ekibi görünce zaten iyi bir iş olacağını hissediyorsunuz.Ama bazen öyle bir şey oluyor ki, çok iyi oyuncular rol almasına rağmen o iş tutmuyor...
Burak: Enerji başka bir şey. Biz daha ilk provada aramızdaki enerjiyi fark ettik, işin çok güzel olacağına inandık. Bir de dediğiniz durumda o enerjiyi ego zorluyor. Gözünüzü kapatırsanız göremiyorsunuz, iş çıkmıyor. O bağ oluşmuyor ve ekranda sadece ego izliyorsunuz. Bizde öyle bir durum yok. Yardımlaşma çok fazla. Herkes birbirine karşı anlayışlı. Ben bu yüzden işin iyi olduğunu düşünüyorum.ACEMİ CADI’YI İZLEYEN ÇOCUKLAR BİRAZ TEPKİLİ
Merve sen “Acemi Cadı” gibi çocuk dizilerinde oynarken, Ayşegül karakteriyle birdenbire ters köşe yaptın, farkında mısın?
Burak: Bir fark yok, burada da cadı aslında!Rolle ilgili tereddütlerin oldu mu “Ya insanlar artık beni sevmezse” diye?
Merve: Hiç öyle düşünmedim. Çünkü oyunculuğa başladığımda hep geniş bir perspektifte yer almak istedim. Sadece cici, masum kızı oynayayım gibi bir derdim hiçbir zaman olmadı. Tabii onları da oynamak zevkli ama orada kalmak istemiyordum. “Acemi Cadı” bittikten sonra daha sivri, kadınsı, dişli bir rol istiyordum. “Küçük Sırlar”ın senaryosunu okuduğum zaman da “Ben Ayşegül dışında hiçbir şey olmak istemiyorum” dedim. Acayip renkli bir karakter. Hem entrikacı, hem masum tarafları var. Ki bu masum tarafları ilerleyen zamanlarda daha fazla göreceğiz. Alan geniş. O yüzden Ayşegül’ü oynamak çok zevkli. Her oyuncuya nasip olacak bir rol değil. Böylesine entrikacı bir karakterin neyini sevdi izleyici sence?
Merve: Bilmiyorum... Hiç olumsuz bir şeyle karşılaşmadım şimdiye kadar. Sadece “Acemi Cadı” döneminden beni seven çocuklar biraz tepkili. Benden büyük olanlardan ise oyunculuğum adına olumlu tepkiler alıyorum. Rol biraz sivri olunca oyunculuğunuz daha çok dikkat çekiyor ve “Bakalım yapabiliyor mu” ya da “Nasıl uyum sağlamış”a bakılıyor. Bu benim için daha önemli. Sevilmese tabii ki üzülürdüm ama önemli olan performansım... ÇET OLMASAM, AYŞEGÜL OLMAK İSTERDİM
Hayatta kimse dört dörtlük değildir. Hepimiz birçok rengi barındırıyoruz bünyemizde. O yüzden bu karakter de daha gerçek geliyor bana...
Merve: Uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşım bana bir mesaj atmış; “Merveciğim seni az çok tanıyorum, daha naif, daha kendi halinde bir kızsındır. Sen bu rolü oynuyorsan, artık oyunculuğun gücüne inanıyorum” diye. Bu bana enteresan gelmişti. Bu karakterden çok memnunum.Yurtdışından alıntı bir senaryo, genelde bizde tutmuyor. Peki bu iş nasıl sevildi?
Burak: Çünkü orijinalindeki karakterler çok seviliyor. Hemen buradakiyle kıyaslama yapıyorlar. Bizim işimizde de senaryo başarılı, yapımcı elinden geleni yapıyor, kanal destekliyor ama işte orada geriye kalan oyuncunun elinde! Özellikle uyarlama bir işse, başarı oyuncunun hayal gücüne, düşündüklerine bağlı. Bana da senaryo ilk geldiğinde “Ben kesin Çet’i oynarım, yoksa oynamam” dedim. Çünkü bana Demir rolü teklif edilmişti. Çet olmasam, imkan olsa Ayşegül olmak isterdim! Çünkü çok dişi, çok şey yapabilir, çok özgür. Bu iki karakter direkt ben olurum ama diğerleri ben olmazdım.AYŞEGÜL’LE ÇET SEVGİLİ OLSA...Hayran sayısını yine katladınız. Nereye varacak bu iş böyle?
Burak: Ben biraz kötüyüm ama ya...Ama kadınlar sever duygularını belli etmeyen, egoist erkekleri...
Burak: Değil mi? Daha çekici geliyor o yüzden. Ben 18 bölüm duygularımı belli etmedim, bu yeni bölümde ediyorum mesela. İlginç. Kırılma anı bu. Ama devamında ne olacak bilmiyorum. Tabii Çet yine kapatır kendini. Onun güçlü tarafı o. Ayşegül’le Çet sevgili olsa birbirleriyle hiç anlaşamaz herhalde...
Burak: Biz onu çok konuştuk işe başlarken. İkisi de sivri karakter, ikisi de zeki. Birbirlerini idare etmeyi seviyorlar. “Sen zekisin biliyorum ama ben de zekiyim” durumu var aralarında.
Merve: Bir de bir anda yakınlaşıp sonra bir anda uzaklaşma gibi bir durumları var. Biz Burak’la senaryoyu ilk okuyup karşılıklı oynadığımızda, o elektrik bir anda oluştu aramızda. Hiç zorlanmadık. Burak, normal hayatında Çet gibi biri misin? Duygularını belli eder misin, yoksa oynar mısın?
Burak: Kalbim hep ortadadır. Duygularımı çok belli ederim. Dizideki gibi değilim ama belli etmemeyi de öğrendim diyeyim.Dizide biraz antrenman oluyordur değil mi?
Burak: Herkes yandı! Oynamayı öğrendim. Tamamen oyun oynayacağım artık!SİNEM’İN ROLÜ DE KOLAY DEĞİLDizide Sinem Kobal başrol oynamasına rağmen, siz oyunculuğunuzla daha ön plana çıktınız. Bunun farkında mısınız?
Merve: Öyle mi? İlgi çektiğimin farkındayım ama kıyaslama söz konusu olamaz. Herkes kendi yolunda iyidir. O farklı bir şey oynuyor orada, ben farklı. Tabii elimden geldiğince en iyisini yapmaya çalışıyorum, bunun da karşılığını alıyorum. “Küçük Sırlar” benim için iyi bir çıkış noktası oldu.
Burak: Sinem’in oynadığı rol de kolay bir rol değil. Baktığınızda “Basit rol, şirin kız” diyorsunuz ama köşesi olmayan bir rol. Mesela çok sarhoşu herkes oynar ama bir çakırkeyfi herkes oynayamaz. O rol de biraz öyle. Bunun altını çizmek lazım. Peki bundan sonra nasıl bir rol canlandırmak istersiniz?
Burak: Ben çapkını oynamayı çok seviyorum. Komik bir çapkını değil ama! Ağır bir çapkını canlandırmak isterim.
Merve: Nasıl olacak bilmiyorum ama sitcom fikri de bana güzel geliyor. Ya da böyle biraz daha bunalımlı, daha depresif bir karakteri canlandırmak isteyebilirim.KENAN’IN PEŞİMDE OLDUĞUNU BEN DE GAZETEDEN ÖĞRENDİM!Bir ara “Kenan Doğulu, Merve Boluğur’un peşinde” şeklinde haberler çıktı. İşin aslı nedir?
Merve: Yok öyle bir şey. Bana yansıyan hiçbir şey yok bu konuda. Ben de gazetede okuyup öğrendim!BUNDAN SONRA GENÇLİK İŞİ YAPMAYACAĞIMBir sonraki proje ve çıtayı hep yükseltme isteği şimdiden harekete geçti mi, yoksa şu an için sadece “Küçük Sırlar” mı var?
Burak: Ben hep ileriye dönük düşünürüm. Bir işe başladığım zaman “iyi mi” diye sorarım, iyiyse o iş bitmiştir zaten. “Ondan sonra ne yapmalıyım”a bakarım. Şöyle bir artım var; ben komedi oynadım. Komedi oynamak zordur, çünkü zeka ister. Komedi oynadığım için şimdi drama sırası bende. Benim için bundan sonrası daha drama, daha oturaklı işler olacak. Mesela bundan sonra gençlik işi yapmayacağım.
Röportaj: Pınar YILMAZERLER
Su'yla çok benziyoruz...
Star TV’ye transfer olan “Küçük Sırlar” dizisinde canlandırdığı Su karakteri ile beğeni toplayan Sinem Kobal, 9 yıldır ekranlarda. “Kaybolan çocuk yıldızlardan olmamayı başardım” diyen Kobal; “Ailemden ve sevdiklerimden hiçbir şey saklamam. Çünkü sırlar olursa samimiyet yok olur. Ama onun dışında herkese ve her şeye karşı sırlarla doluyum” diyor.
Deneme çekimlerinde kendisinden çok daha güzel kızlar gördüğünü belirten ünlü oyuncu: “Ben o kızların yanında normal biriyim. Beni
seçmezler diye düşünüyorum sonra bir anda projeye kabul ediliyorum” diyerek önemli olanın yetenek olduğunu vurguluyor. Diziniz Küçük Sırlar ne kadar vaktinizi alıyor; hep söylendiği gibi dizi oyunculuğu çok mu zor gerçekten? Siz de pek çok oyuncunun belirttiği gibi sadece “sinema” yapmak ister misiniz?
Sinem Kobal: Haftanın en az 5 günü sabah 08.00’den itibaren setteyim, eve dönüş saatim değişiyor. Dizi gerçekten genel olarak zor bir sektör ve çok emek istiyor. Bu, bugüne kadar her rol aldığım dizi için geçerli olan bir durum. Bu yüzden hayatımın büyük kısmını kaplıyor. Ama aslında en büyük emek, kamera arkasında çalışan ekibin. Onların özverisi sayesinde devam ediyor işler. Onlar gizli kahramanlar... Bu şartlar bir oyuncu için tabii ki zor, zaten duygularınla sürekli savaş halinde oluyorsun çalışırken, bir de bedenen yorulunca ruhun da etkileniyor, ciddi savaş vermek gerekiyor. Reyting kaygısı da olunca sadece sanata değil aynı zamanda popüler kültüre hizmet eden bir sektör. Ama bir diğer yandan sinema ayrı bir keyif hatta tutku... Kendimi beyazperdede izlediğimde 16 yaşındaydım; ‘’Okul’’ filmini çekmiştik.
Bendeki sinema rüyası işte orada başladı ve bendeki yeri çok ayrı. Çok heyecan verici.
Dizinizin en eleştirildiği konulardan biri de genç kızların mini etek giymesi ve erkeklerin lüks arabalar kullanması. “Böyle okul olmaz” deniyor. Gerçek hayatla diziyi karşılaştırmak doğru mu?
S.K: Biz böyle bir sorun yaşamadık ama bu biraz basının ilgiyi yönlendirmesi ve farklı algılatması oldu. TV dizileri izleyicilerin keyifli vakit geçirmeleri üzerine kurgulu işlerdir. Dizimiz iddialı bir dizi, her türlü karakteri ve tarzı içinde barındırıyor. Mesela kısa etek giyen Ayşegül’ün grubu karşısında normal etek giyen Su, diz altında etek giyen Arzu da var. Dizilerle gerçek hayatı ayırmak lazım.
Su’yla ortak yanım çok; ikimiz de inatçıyız
Su ile Sinem’in en benzeştiği ve en zıt olduğu noktalar neler?
S.K: Su karakterinin; inatçılığı, dogrularından ödün vermeden yaşama arzusu, yanlışların yalanların karşısında teslim olmayıp mücadele etmesi, o ortamlardan kaçmaya çalışması, merhameti, bunlar bende de olan özellikler . Su karakteri ile kendimi yakın hissettiğim noktalar... Su etrafına baktığında ya da biriyle tanıştığında ileriyi göremeyecek kadar da tecrübesizdi çünkü hayata yeni başlayan, ailesinde yalanlar, entrikalar, kötü insanlar, çıkar ilişkileri yaşamamış biriydi. Su karakteriyle yolculuğum benim için çok keyifli ve değişik bir tecrübe oldu.. Dizi ilerledikçe, Su artık bu tecrübesizliği yıkmaya ve gerçek dünyayla yüzleşmeye başladı. Su değişiyor, her büyümekte ve olgunlaşmakta olan genç kız gibi değişime uğrayabilecek bir karakter. Bu yüzden sürprizlerle dolu..Su nasıl biri olucak, neler yaşayacak bu serüveni seyirciyle beraber göreceğiz..
Su zorlu bir süreç geçiriyor. Babaannesiyle yaşadığı gerginlik onu hep yanlış şeyler yapmasına sebep oluyor. Sizce Su’yun eve dönmesi hata mıydı?
S.K: Bu kadar yalanın, çıkarcı ve tanımadığı tarz ilişkilerin içinde o da öyle olmaktan korktu ve kaçtı, ama başaramadı. Dönüşü onun için büyük bir hayal kırıklığı, çok gücüne gidiyor. Çünkü Su fazla gururlu bir kız ama fark etti ki hayatta her şeyle yüzleşmek ve baş etmek zorunda. Bu da onu daha güçlü yapmaya başlıyor. Artık çok daha güçlü biri olan Su başkalarının da hayatında başka izler bırakmaya başlıyor.
Dizinin izleyicisi Demir ve Su ilişkisini çok sevdi bu ikiliyi yeniden bir arada görebilecek miyiz?
S.K: Demir ve Su’nun aşkı saf, gerçek ve tutkulu bir aşk ama ikisi de o kadar alıngan ve gururlu ki bir türlü birbirlerini anlayamıyorlar. Su her şeye rağmen Demir için mücadele ediyor ama artık aşkı ona çok acı çektiriyor ve Demir’in onu istemediğini düşünmeye başlıyor. Dengeleri biraz bozacak sürpriz gelişmeler olacak ama sonunda tekrar bir araya gelirler mi bunu ilerleyen bölümlerde göreceğiz.
Sizin de küçük ya da büyük sırlarınız var mıdır; yoksa her şeyini ailesi ve arkadaşlarıyla paylaşan biri misiniz?
S.K: Ben ailemden ve sevdiklerimden hiçbir seyi saklamam, sırlar olursa samimiyet yok olur. Ama onun dışında herkese ve her şeye karşı sırlarla doluyum. Benim kim olduğum bana ve sevdiklerime kalmalı.
Dizide çok şık ve trend kıyafetlerle görüyoruz sizi; gerçek hayatta da modayı yakından takip eder misiniz? Hangi markalar favoriniz?
S.K: Ben neyle iyi hissediyorsam onu seçerim… Mesela moda diye asla leopar giymem... Ama modayla haşır neşirim...
Özel hayatımda çok sadeyim
Çok süslü müsünüzdür?
S.K: Aslında süslüyümdür ama o kadar doyuyorum ki... Özel hayatımda çok sadeyim; makyaj yapmam ve kuaföre gitmem. Saçlarım dalgalı; yıkayıp çıkıyorum. Ama özel bir şey ya da yer olduğunda en bakımlı, en iyi şekilde giyinmiş olmayı severim.
Dışarısı neden bu kadar acımasız anlamıyorumBu kadar genç yaşta çocukluğunuzdan beri koruduğunuz ve yükseldiğiniz bir işiniz var. Çocuk yıldızların zamanla yok olduğunu biliyoruz. Sizin bu şekilde yükselişiniz ve iyi işlerle karışımızda olmanızın sebebi nedir? Şans mı yoksa doğru planlanan bir kariyer mi?
S.K: Gerçekten de bu meslekte tutunmak çok zor çünkü başarı istesen de, istemesen de şöhreti getiriyor. Çocuk yıldızların neden kaybolduğunu, yıprandığını çok iyi anlayabiliyorum. Benim için de hiç kolay değil, en sancılı ergenlik döneminde bile birçok kriz, iftira veya başarısızlıkla karşılaşabiliyorsun. Yalan haberler, kaybolma korkusu bir yandan, çalışmak bir yandan... Hayat mücadelesi gerçekten zor. Oysa ki dışarısı neden bu kadar acımasız? Hayatta doğru seçimler kişileri bir yere getirir ve ben doğru seçimler yaptığımı düşünüyorum. Ama en önemlisi çalışmak ve emek vermek; ben gerçekten çok çalıştım. Şans da önemli ama şans kapıyı çalar ve gider, gerisi sana kalmış. 9 senedir bu işi yapıyorum. Yaşıma ve de bu sektöre göre başarıyı tattığımı düşünüyorum. Ama daha öğreneceğim çok şey var. Kaybolan çocuk yıldızlardan olmamayı başardım ama oyunculuk ölene kadar yapmak istediğim bir iş.
Kendinizi şanslı görüyor musunuz?
S.K: Hiçbir şey altın tepside sunulmadı bana. Yaşıtlarım gezerken benim hayatım sırf çalışmaktı. Söylediğim gibi bence ben şanslı biriyim ama hiçbir şeyin sadece şans eseri olmadığının da farkındayım.
Bulunduğunuz konumda güzelliğinizin mi oyun gücünüzün mü rolü daha büyük?
S.K: Güzellik göreceli bi kavram, herkese göre değişir. Bu yüzden güzellik belki 1 belki 2 sene avantaj olabilir, sonra kaybolursun. Artık birçok güzel oyuncu var, mesela ben her rolü almak için girdiğim deneme çekimlerinde benden çok daha güzel kızlar görüyorum. Ben onların yanında normal biriyim, beni seçmezler diye düşünüyorum sonra bir anda projeye kabul ediliyorum. O yüzden bu meslekte yetenekle kalıcı olunuyor. Tabii ki görsel bir iş yapıyoruz, güzelliğin önemi de inkar edilemez ama yalnız başına bir şey ifade etmiyor.
'Kalabalık beni çok kızdırıyor'
Acemi Cadı' dizisiyle özellikle miniklerin beğenisini kazanan Merve Boluğur kısa sürede oyunculukta bir hayli yol kat etti. Şu sıralar 'Küçük Sırlar'ın kötü kızı olarak izlediğimiz 23 yaşındaki oyuncuyla doğup büyüdüğü şehri konuştuk.
Sizce şehri vazgeçilmez yapan unsurlar neler?
- Boğaz manzarası.
İstanbul'a ilk kez gelseydiniz, keşfe nereden başlardınız?
- Herhalde Boğaz'ı en iyi görebileceğim bir banka oturup, manzarayı seyretmekle başlardım. Daha sonra Rumeli Hisarı'nda kahvaltı ederdim.
Misafirlerinizi nerelere götürürsünüz?
- Kapalıçarşı ve Kız Kulesi'ni mutlaka gezdiririm.Ziyaret etmelerini istediğiniz tarihi yapılar?- Dolmabahçe Sarayı, Galata Kulesi ve Rumeli Hisarı.Şehirde yapmaktan en çok keyif aldığınız şey ne?- Köpeğimle yürüyüş yapmayı ve arabayla Boğaz'da tur atmayı çok seviyorum.
Kente dair şikayetleriniz neler?
- Trafik ve aşırı kalabalık beni çok kızdırıyor.İstanbul'da en sevdiğiniz semtler hangileri?- Nişantaşı ve Bebek.
Şehirde kafa dinlemek için "kaçtığınız' bir yer var mı?- Ağva. Sessiz, sakin, doğayla iç içe, huzur veren bir yer olduğu için her zaman ilk tercihim oluyor.
Gelecekte de İstanbul'da yaşamaya devam edecek misiniz?- İstanbul vazgeçilmezim ama Antakya'da yaşamayı düşünebilirim.
Neden Antakya?- Yemekleri, insanları... Her şeyiyle huzur bulduğum bir yer. Daha sessiz ve sakin olması ise tercih sebebim.
Kahvaltı yapmak için nereleri tercih ediyorsunuz?
- Kahvaltıyla aram pek yok. Ama Nişantaşı'ndaki Van Kahvaltı Evi'ni her zaman için tek geçerim!
Hangi restoranlara gidersiniz?
- Özel günlerde Kuruçeşme Marina'ya giderim. House Cafe, Fransız Sokağı, Marmaris Büfe ve Chocolate'ı seviyorum. Daha çok Nişantaşı'ndaki mekanları tercih ediyorum.
Kız Kulesinde romantik bir akşam yemeği mi, Asmalımescit'te rakı-balık mı tercihiniz olur?
- Gecenin özelliğine göre tercihim değişir.
Eğlenmek için nereleri tercih ediyorsunuz?
- Ortaköy'deki Anjelique ve Nişantaşı'ndaki Corridor en güzel adresler benim için.
Favori içeceğiniz?
- Kavunlu frozen.Alışveriş merkezlerine sık gider misiniz?- Alışveriş merkezleri beni yoruyor. Ama üstü açık ve havadar olması sebebiyle Kanyon'u (Levent) tercih ediyorum.
Oturduğunuz semtin en çok nesini seviyorsunuz?
- Nişantaşı'nda oturuyorum. Rahat gezebildiğim, istediğim her şeyi rahatlıkla bulabileceğim bir yer. Merkezi bir yer olmasından dolayı seviyorum.
MERVE BOLUĞUR'UN FAVROİLERİ:
En sevdiği film: The Notebook
En sevdiği kitap: Irvin D. Yalom'dan 'Nietzsche Ağladığında'
En sevdiği şarkı: Şebnem Ferah, 'Ay Işığında Saklıdır'
En sevdiği müzik grupları: Muse ve Massive Attack
Vazgeçemediği markalar: Diesel, Chanel, Alexander McQueen Fendi
Sezonun en sevdiği trendleri: Chanel'in farklı renkteki ojeleri ve Sephora marka kırmızı ruj
Röportaj: Senem Aydın
'Star ailesine geçtiğimiz için çok heyecanlıyız.'
Sinem Kobal, Burak Ozçivit, Merve Boluğur ve Birkan Sokullu'nun başrolleri paylaştığı "Küçük Sırlar", Kanal D'den Star TV'ye transfer oldu. Artık pazartesi akşamları yeni adresinde izleyiciyle buluşacak olan dizide yaşanan değişiklikleri, oyuncularından öğrendik.
MERVE BOLUĞUR (AYŞEGÜL)
Dizinin transferi ve yeni günü ile ilgili neler düşünüyorsunuz?
Yeni bir kanal, yeni bir heyecan benim için… Yayınlanmaya başladığımız günden beri bizi takip eden izleyici kitlemizin yine aynı ilgiyle bizi takip edeceğine inanıyorum. Yeni kanalımız bizim için uğurlu olur inşallah…Ayşegül’ü iç dünyasında yaşadıkları mı (aile hayatı gibi) yoksa hırslarımı böyle acımasız yapıyor?
Ayşegül, ailesinden sevgi görmediği için ve sevginin ne olduğunu bilmediği için hırçınlaşıyor. İstediği şeyleri bugüne kadar bu şekilde elde etmeye alışmış. Çok küçük yaşta ailesinin ona yaşattığı acılar karşısında hırslarını büyüten bir kız… Bu yüzden de güçlü durabilmek için etrafındakilere acımasız davranıyor. Ayşegül otizm hastası bir kardeşinin olduğunu öğrenmesi ve şaşalı hayatından sonra büyük bir yıkım yaşaması onu daha da mı hırslandıracak yoksa Ayşegül’ün farklı bir yanını mı bize gösterecek?Ayşegül’ün daha gri taraflarını göreceğiz… Ailesinin ondan yine kabullenilmesi çok zor bir şey sakladığını öğreniyor. Yani yine canı yanıyor. Annesinin ona davranışıyla Ayşegül’e davranışı aynı değil. Bu durumda ilerleyen bölümden kardeşiyle arasındaki ilişkide Ayşegül’ün farklı yönlerini görmemize neden olacak. Ayşegül etrafındaki herkesi kaybetti onları geri kazanmak için çabalayacak mı yoksa kendine yeni bir hayat mı kuracak?
Bunu dizinin ilerleyen bölümlerinde hep beraber göreceğiz. Ben de heyecanla bekliyorum. SİNEM KOBAL (SU)Dizinin transferi ve yeni günü ile ilgili neler düşünüyorsunuz?Star ailesine transfer olduğumuz için çok heyecanlı ve keyifliyiz. Yeni gün ve saatimizde, yeni kanalımızda yine izleyicilerimizin keyif duyacakları, beğeniyle takip edecekleri yepyeni bölümlerle ekrana geleceğiz. Umarım izleyicilerimiz de bizi yalnız bırakmaz.
Bundan sonra pazartesi akşamları STAR TV ekranlarında "Küçük Sırlar" vermeye devam edeceğiz...
Yaşadığı haksızlıklar ve öğrendiği sırlar, Su’nun sert ve acımazsız bir karakter olmasına mı sebep olacak?
Şu sıralar en çok bu soruyla karsılaşıyorum. Herkesin merak ettiği Su'nun tavırlarındaki değişimler... Tabii ki Su, yaşadığı her şeyden bir şeyler öğreniyor ve kendinde yeni yeni farklı özelliklerini keşfediyor.
Bazen o da hatalar yapacak, yaptığı hataları farkedecek ve tüm bu yaşadıklarından bir şeyler öğrenecek. Bu süreçte daha güçlü yanlarının ortaya çıktığını farkediyor. Artik Su'nun biraz daha farklı yönlerini göreceğiz. Savaşması gerekecek çok fazla olayla karşı karşıya kalacak. Bir şeyler başarırken, kendiyle ve etrafındakilerde mücadele ederken bir yandan da kimseye zarar vermek istemiyor. Şunu söyleyebilirim ki Su, tüm bunların ne kadar zor olduğunu yasayarak anlayacak.
Babaannesinin baskısı ve hayatına dair kendi başına aldığı kararlardan sonra Su’yu ilk defa böyle görüyoruz. Eve dönmesi bir hata mıydı?
Su, ne olursa olsun entrikalar ve yalan dolan içinde yaşamaktansa kendi yolunda ilerlemek için bir adım atmıştı. Ancak gerçeklerle yüzleşmek zorunda olduğunu anladı artik. Ne kadar uzağa giderse gitsin onlardan kaçamayacağını gördü. Bir yandan eve geri dönmekle başarısızlığı hissediyor ama bir yandan da tüm bu yaşadıkları onu gerçeklerle yüzleşmesini sağladı.
Ayni zamanda ne kadar iyi şeyler yapmaya çalışsa da biraz önce de söylediğim gibi bazen kendisinin de yanlış yaptığını görüyor, İşte bu farkındalığı, seyircinin Su'nun başka yönlerini görmesine neden olacak...BİRKAN SOKULLU ( DEMİR)
Dizinin transferi ve yeni günü ile ilgili neler düşünüyorsunuz?
Yayınlandığımız ilk günden bu yana bizi destekleyen izleyici kitlesinin Star TV’de yeni günümüz ve saatimizde bizi yalnız bırakmayacaklarına inanıyorum.Hayatında çok fazla kadın olan (anne, kız kardeş, kız arkadaşlar) Demir karakterini bu kadınlar nasıl etkiliyor?
Demir in hayatında en fazla etkilendiği kadın Su. Onun için annesi dâhil herkesi karşısına alabilecek kadar âşık. Fakat Su’yun tavırları ve Çetin’le arasındaki ilişki nedeniyle Demir’ in dengesi sürekli bozuluyor. Bunun dışında annesinin de Emre ile olan ilişkisi, kız kardeşinin gizli saklı isler çevirmesi Demir in çevresindeki kadınlara olan güvenini sarsıyor diyebilirim.Yalnızlık onun için bir tercih mi?
Demir çevresindeki insanlardan farklı bakış açısına sahip, kendi doğruları yanlışları olan ve bunlardan ödün vermeyen biri. Yalnızlığının nedeni de bundan kaynaklanıyor. Etrafındakiler onun hayatına dahil edebileceği türde insanlar değil. Bu yüzden yalnız kalmayı tercih ediyor.
BURAK ÖZÇİVİT (ÇETİN)
Dizinin transferi ve yeni günü ile ilgili neler düşünüyorsunuz?
Yeni kanalımız Star TV'de çok tecrübem var. Her iki kanala da yabancı değilim. Daha önce de iki kanalda da işler yaptım. O yüzden iyi olacağına inanıyorum. En başta gününden dolayı iyi olacağına inanıyorum. Pazartesi günü izleyicinin ekran başına geçip dizi izlediği bir gün. Hafta sonunun yorgunluğunu ekran başına geçip dizi izleyerek atıyorlar.
Dizi başladığından beri Su’nun ilgisini çekebilmek için her yolu deniyor. Bu inadı devam edecek mi?
Bunu zaman gösterecek. Sürprizlere hazır olun…
Çet babasına iyilik yapmak ve babasının özgüvenini yeniden kazanması için verdiği çabalar hayatını nasıl etkileyecek?
Bu Çetin'in hayatını olumlu yönde etkileyecek. Artık Çet önümüzdeki bölümlerde işadamı olarak ekranlarda var olacak...Hürriyet
Ali'nin 'Küçük Sırlar'ı
Zengin bir ailenin çapkın oğlunu canlandıran Doğulu, özel hayatını anlattı...
'Küçük Sırlar' dizisiyle ilk kez kamera karşısına geçen Kadir Doğulu, artık Hande Yener'in eski sevgilisi değil, 'Ali' olarak tanınıyor. Zengin bir ailenin çapkın oğlunu canlandıran Doğulu, özel hayatını anlattı.
Hande Yener'in eski sevgilisi Kadir Doğulu 'Küçük Sırlar' adlı dizide ilk oyunculuk sınavını veriyor. 'Ali' karakteriyle öne çıkan Doğulu, oyuncu koçu Yıldıray Urağ'la çalıştığını ve bu derslerin oyunculuğuna çok şey kattığını söyledi. Dizide gel-gitli ilişkiler yaşayan Doğulu, gerçek yaşamında huzurlu ve dengeli bir ilişki arıyor: Kadınım, kesinlikle biraz şımarık olmalı, aynı zamanda beni de şımartabilmeli. Aynı dili konuşmalıyız. Mutlaka her zaman bakımlı olmalı, benim gibi güzel yemek yapabilmeli ve evin hakimi olmalı. Ayrıca gezmeyi de sevmeli...- 'Küçük Sırlar' dizisinden teklif gelmesi sizi şaşırttı mı?
Açıkçası çok şaşırmadım. Daha önce de çeşitli dizi teklifleri almıştım. Fakat TIMS gibi bir yapım şirketi ve böyle iyi bir ekiple bu projeye girmek beni heyecanlandırdı.- Endişeleriniz oldu mu?
Oyunculuk zor ve emek gerektiren bir meslek. Çalıştıkça daha iyi olabiliyorsunuz. Her performansım bir öncekinden daha iyi olmalı ki hem kendimi hem de izleyiciyi tatmin etsin. Böylece endişe ve tereddütler de zamanla ortadan kalkıyor.- Herkes tarafından tanınır olmak sizde herhangi bir değişiklik yarattı mı?
Tanınır olmak keyifli bir durum ama bir değişiklik yok.
Fakat etrafınızdakiler size karşı değişebiliyor.
Çok eksiğim var yolum da uzun- Oyunculuğunuzu nasıl buluyorsunuz?
Bu benim ilk denemem olduğu için çok eksiğim var. Önümde kat etmem gereken önemli bir yol olduğunu düşünüyorum. Sahnelerimi tekrar tekrar izleyip eksiklerimi bulmaya çalışıyorum. - Kendinizi geliştirmek için ne yapıyorsunuz?
Temel oyunculuk eğitimim sürüyor. Bu işi gerçekten doğru yaptığına inandığım oyuncuları izlemenin de faydası oluyor. - Oyunculuğa alıştınız mı?
Hala alışmaya çalışıyorum. Tabii ki devamının gelmesini çok istiyorum.
Birçok insanı onunla tanıdım
- Kardeşiniz Kemal Doğulu'nun size bu piyasada herhangi bir katkı sağladığını düşünüyor musunuz?
Kendisi aynı piyasada fakat farklı bir sektörde... Ama hayatıma giren birçok insanı onun sayesinde tanıdım.- Gösteri dünyası egoların çarpıştığı bir arena. İnsanın kendi gibi kalabilmesi zor mu?
Bence her şey insanın özünde bitiyor. Özünde iyi olan, kendini bilen insan, çizgisini bozmadan doğru yolda ilerleyebilir.
İçimden geldiği gibi davranırım- Bir kadını etkilemek için en fazla ne yaptınız?
Ben bir kadını etkilemek için değil, içimden geldiği için bir şeyler yaparım. Mesela bana gerçekten ihtiyacı olduğunu öğrendiğim an, nerede, ne kadar uzakta olduğunu düşünmeden her işimi bırakıp en yakın sürede onun yanına giderim. Gerçekten içimden geldiği için yaparım bunu. Onun da bundan etkilediğini düşünürüm.
Akşam
Ayşegül'ün ruju çok moda oldu!
'Küçük Sırlar' dizisinin kötü kızı Ayşegül'ü canlandıran Merve Boluğur'un simgesi haline gelen kırmızı ruju moda oldu.Dizide kırmızı rujunu sürüp entrika üzerine entrika çeviren Boluğur'a arkadaşları da süpriz yapıp kırmızı ruj gönderiyor.Günlük hayatında da kırmızı rujdan vazgeçmeyen Boluğur," Kırmızı ruj moda olmuş, aldığım haberlere göre satış patlaması yaşanıyormuş. Çok sevindim. Bana herkes ruj gönderiyor. Ayşegül'le ilgili gelen güzel yorumlar da beni çok mutlu ediyor.Ayşegül şaşırtmaya devam edecek.
Beni takip edin" dedi.
İnandığım her rolü oynarım!
Küçük sırlar dizisinin Demir'inden açıklamalar...
Gençlik dizisi "Küçük Sırlar"da Demir rolünde izlediğimiz Birkan Sokullu, gelecekteki hedefleri arasında tiyatro ve sinema olduğunu açıkladı.
Bugünlerde bir tiyatro projesine hazırlanan yakışıklı oyuncu, "Tiyatro beni çok heyecanlandırıyor. İyi roller için akla gelen ilk isimlerden biri olmayı hedefliyorum. İnandığım her rolü oynarım. Sinemada sıkı bir aksiyon filminde yer almayı isterim" dedi.
Birkan Sokullu’nun 24 saati
Küçük sırlar dizisinin yakışıklısı Birkan Sokullu, güne, sahilde köpeğiyle yürüyüş yaparak başlıyor. Arkadaşlarıyla play statıon turnuvası yapmaksa, onun için günün en heyecanlı aktivitesi…
10:00
Set olmadığı günlerde saat 10 00 gibi uyanıyorum Kahvaltıdan önce sahilde kepeğimle yürüyüş yapmak bana huzur ve enerji veriyor.
11:00
Yürüyüş sonrasında sevdiğim kafelerden birinde kahvaltı eşliğinde gazetemi okuyorum Günün en önemli öğünü kahvaltı benim için. Sonrasında bir fincan kahve içmeyi ihmal etmiyorum.
12:00
Spor zamanı! Spor salonuna gidip yaklaşık bir saat programımı uyguluyorum. Genelde kardio ağırlıklı çalışıyorum. Formuma özen gösteriyorum.
16:00
Arkadaşlarımla buluşup güzel yemekler eşliğinde güel sohbete bayılıyorum. Genelde protein ağırlıklı yemekler yemeği tercih ediyorum.
18:00
Yemeğin ağırlığından kurtulmak için Play Station turnuvası iyi gider. Özellikle futbol meraklısı arkadaşlarımla birlikteysem bu kaçınılmaz bir son oluyor.
20:00
Evde sakin kafayla kitap okuyup daha sonra bir dvd izlemek günün bütün yorgunluğunu alıyor.
21:00
Akşam yemeğim salata, çorba gibi hafif şeylerle geçirmeye özen gösteriyorum.
Elele
Cipine Kadıköy'de Cet plakası arıyor
Küçük Sırlar dizisinin Çetin'i Burak Özçivit, geçen aylarda satın aldığı 41 plakalı cipine yeni plaka arıyor. Dizide kendisine kısaca Çet denilen Özçivit, bu nedenle Cet yazılı plaka kullanmak istediğini söyledi. Cet'li plakaların da Kadıköy tarafında kullanıldığını öğrenen Özçivit, şu sıralar harıl harıl plaka arıyor. Özçivit, bu konuda hayranlarından da yardım istedi. Son dönemin en çok ilgi çeken genç kuşak oyuncuları arasında bulunan Özçivit bir yandan da oynadığı reklamla dikkat çekiyor. Özçivit'in sadece Türkiye'de değil, dizinin yayınlandığı Ortadoğu'da da pek çok hayranı bulunuyor.
'Başak'ı seviyorum, ayrılmam.'
Yakışıklı oyuncu Burak Özçivit, Survivor yarışmacılarından Başak Özerle ayrıldıkları yönündeki iddiaları kesin bir dille yalanladı. Ekranların yakışıklı yıldızı Burak Özçivit, Var Mısın Yok Musun ve Survivor yarışmalarıyla tanınan Başak Özer'le bir süredir aşk yaşıyor. Dizi çekimleri çıkışında, Cihangir'deki evine giderken görüntülenen Özçivit, sevgilisinden ayrıldığı yönündeki iddiaların doğru olmadığını söyledi. Yakışıklı oyuncu, "Başak'ı seviyorum. Birlikte görüyorsunuz bizi ve görmeye devam edeceksiniz. Ondan ayrılmam söz konusu değil" diye konuştu. Kendisi gibi oyuncu-model olan Zeynep Dörtkardeşler'le beş yıllık ilişkisini geçtiğimiz aylarda noktalayan ünlü oyuncu, kısa süre önce Özer'le yeni bir aşka yelken açmıştı.
GİZLEYEMEDİLER
Ortak arkadaşları Ezgi Sözüer sayesinde tanışan Özer ve Özçivit'in, Küçük Sırlar dizisi oyuncuları Kadir Doğulu ve Birkan Sokullu ile birlikte çekilmiş fotoğrafının yayınlanması üzerine, aşk dedikoduları ortaya çıkmıştı. İkilinin birlikteliği İstiklal Caddesi'nde bir kafede baş başa kahvaltı yaparken görüntülenmeleri üzerine kesinlik kazandı, ilişkilerinin başında basından saklanmaya çalışan ve aşk iddialarını reddeden genç çift, daha sonra Özçivit'in otomobilinde birlikte görüntülenmişti.
Küçük Sırlar'ın 3 güzeli eridi
Küçük Sırlar'ın başrol oyuncuları Sinem Kobal (Su), Merve Boluğur (Ayşegül), İpek Karapınar (Arzu) 36 bedenden 34 bedene düştü. Haftanın 6 günü, günde 18 saate varan çekimler ve reyting telaşı nedeniyle zayıfladıklarını söyleyen Sinem Kobal "Kalan zamanda yemek yemeye vakit kalmıyor, yalnızca uyuyoruz" dedi. Merve Boluğur ise 45 kiloya kadar düştüğünü söyledi.
'Seyircimiz bizimle gelir.'
Küçük Sırlar' dizisinde Biricik karakterini canlandıran oyuncu Ebru Akel, ailesiyle İstinye Park'taydı. Annesi Nedret ve babası Selahattin Akel ile yemek yiyen oyuncunun mutluluğu gözlerinden okunuyordu Gazetecilerle sohbet eden Akel, dizinin kanal değiştirmesiyle ilgili, "Bu bizim için bir şey değiştirmez. Seyircimiz bizimle gelir, izlemeye devam eder" dedi.
''Kenan ile kardeş gibiyiz''
Küçük Sırlar dizisinde Çet karakterini canlandıran Burak Özçivit, Kenan imirzalıoğlu ile kardeş gibi olduklarını söyledi, Özçivit, "Kenan Abi ile aramız çok iyidir. Abi-kardeş ilişkisi vardır aramızda. Çekimler başladığında da beni ziyarete gelmişti. Hem ben de onun ziyaretine çok gittim, çok sahnesini izledim" dedi.